29 Haziran 2017 Perşembe

Murathan Mungan (Lal Masallar)

Bugün sizlerle çok sevdigim bir eğitimcinin önerisi olan Murathan Mungan ın bir eserinden söz edeceğim.Eserin adı Lal Masallar;içinde Azer ile Yadigar ın Muradhan ile Selvihan ın ,Ulak ile Sadrazam ın hikayesi yer alır.Bu hikayelerin ortak yönü  başkahramanlardan birinin lal olması .Sevginin dilden geçerek yürekte can bulmasıdır.Yazar Lalliği konu alarak bize yürekten sevmeyi öğretmiştir.Öyküleyici anlatimdan yararlanarak bize yürekleriyle konuştuklarını göstermiş hikayenin içine çekmiştir.3 hikayede de bedeni aşan manevi boyutta sevmenin altı çizilmistir.Felsefik diyaloglar eklenilerek anlatım zenginleştirilmiştir.Ben size ilk iki hikayeden bahsedeceğim.3. hikayedeki isimsiz olarak anlatılan  sadrazam ve ulagin gerçek hayatta kimler oldugu hakkinda farklı söylentiler var,bunlardan uzak kalmak adına ilk iki hikayeyi seçtim.İlk hikaye Azer ile Yadigardır.Azer bir boy beyi'nin oğludur.Birgün beni gurbet çekti diyerek yollara koyulmak ister, boydan çıkmasına ilk başta babası karşı gelsede bir şekilde derdini anlatır .Sazınıda alarak düşer yollara ne aradığını niçin aradığını bilemez.Sanki onu yazgısı çağırır gibi hisseder.Rüyalarında hep uzak diyarlar görür olmuştur.Rüyalarindaki yere ulaşmalıdır.Azer yol boyunca çeşitli kerametler gösterdi,ilk olarak bir ırmaga ulaştı;ırmak çoşkundur 3 gündür yiğitler boğuşmuş ırmakla ama gem vuramamışlardır.Azer sazıyla birlikte ırmakla söyleşir,bir uzun avaz tutturur az sonra durulur çoşkun ırmaklar;uysal bir dere gibi küçülür.Obalı Azer in ürkütücü gücüne hayran olmuştur."Belli ki sen kutlu bir kişi,bir hak aşıgısın" dediler.Azer cevap verdi"ben ne kutlu kişiyim ne de hak aşığı ben pişmedim hamım der.Azer yolculuğa devam ederken kalabalık bir meydan görür.Dinlenmek için oraya girer,sazını boş bulduğu bir yere asar fakat diger sazlardan en yüksekte bir yerdir burası.(hak ozanları dilinde de bu en yüksek mertebedeyim demektir.)Azer bunu bilmeden yapmıştır.Diğer köy aşıkları Azer e ya sazını indir ordan ya da hünerini göster bize derler."sazımı bilmeden yükseğe astım.Lakin madem böyle bir töre taşır sazın asıldığı dal;sazım indirmek onurum indirmektir.En iyisi bir türkü vurayım size,sazıma yeri,siz kendiniz beğenin.hükmünüz her ne ise kabulüm"der.Aşıklar Azer'in büyüsüne kapılmıştır."sazına yer beğenen gözün değil,meğer yüreğinmiş oğul derler.Yeniden yollara düştü.Azer,gökyüzünde bir turna sürüsü sanki azere yol gösterir.Azer turnalari takip edip yola devam eder.Omuzunada bir güvercin konar bunda bir keramet arar Azer.Sonunda deli türkmen in obasina kadar gelmişti fakat o güvercin birden ordaki bir çadıra konar.Azer in aklı o çadırdadir.Sazını çalar Türkü söyler ama aklında o çadırda kim olduğu vardır.Çünkü onu bu gurbete düşüren sebep o çadırdır.Bunu hisseder.Ardından çadırda Yadigar hatun olduğunu öğrenir.Yadigar hatun dili lal olan gönlü bülbül olan bir kişidir.Diliyle anlatamadığını yaptığı kilimlerle anlatır.Doğayı öyle bir resmeder ki onun gibisi yoktur.Yadigar hatunun birde gizemi vardır.Deli Türkmen in 9 yıl çocuğu olmamıştır.9 yıl ardından sırma hatun bir rüya görür.Rüyasında bir derviş şunları der "tanrı sana bir çocuk verecek,ya kör bir erkek çocuk yada lal bir kız çocuk hangisini istersin." Sırma hatun "Lal bir kız olsun yüreğiyle konuşsun."der.Derviş şunları ekler bu çocuğa 7 yıl isim koymayacaksiniz.7 yil sonra biz koyacağız.(7 yıl sonra ruyada derviş yadigar ismini koyar bizden size yadigar der )7yaşindan sonra kırk düğümlü peçe takicaksiniz ne zamanki peçe kendinden düşer kızın dili o zaman çözülecek der.Yadigar doğduğunda bir bey oğluyla beşik kerpmesi edilmistir.Ne zaman dili çözülürse düğün o zaman diye anlaşılmıştır.Bir Nevruz günüydü,herkes deliyar başında sevdiğinin ismini bağırır kavuşmak icin .Deliyar bir uçurumdur."her yürek ses veren bir uçurumdur zaten."Yadigar onları izlerken içlendi ardından atına atlayıp gitti fakat at almış başını gitmiş.Yadigarı biryere götürüyordu.Ormanın içi pınarın başı bir yere geldiler.İlkin Azer'in sesi ,sonra sazı ,sonra kendisi görüldü.Azer ile Yadigar uzun uzun bakışırlar.Sazının tellerinden sesinin hikmetinden ve Azer'in hikmetinden Tül peçe deprem yemiş gibi titremeye başlar ve düşer.O sırada yadigar 3 kere Azer Azer Azer der dile gelir.O gece şölen hazırlanır.Azer türküler söyler Yadigarin dilinin boşa çözülmediği anlaşılır.Azere dileği sorulduğunda yadigari ister. Izin verin dilini ben çözdüm yüreğinin düğümunude cozeyim der oba beyi buna cok sinirlenir .Yadigarla Azer kaçmaya karar verirler .4 mevsim 7 iklim kaçarlar.Çeşitli kapıları çalarlar hepsi sonuçsuz kalır.her biri yadigar in kiliminden Azer in sesinin sazının ününden tanır.Ardından kaçacak yer kalmamıştır.Belkide kaderleri onları Deliyar a götürmüştür.İkiside uçurumdan aşağıya kendini bırakır.O günden sonra kim Deliyarı yüreğiyle dinlerse Yadigar ve Azer in ısimleri duyulur.


Bir diğer hikaye Murathan ve Selvihandır.Selvihan 14 yaşında olan köşkte yaşayan bilmediği hüner olmayan,gergefiyle ünlü bir kızdır.Selvihan ı nice beyler istemiştir ama gönlünün kimi istediği bilinmez.Babasının 20 yıl çocuğu olmamıştır.20 yıl sonra Selvihan a kavuşmuştur bu yüzdendir ki onu hemen kaybetmek istemez.Bir şölene davet edilirler babasını temsilen Selvihan gider.Orada 4 mevsim semah yapan semahıyla ünlü bir genç olduğunu öğrenir.Görür görmez aşık olur .Yüreğinin istediği odur.Semahin görkemiyle Selvihan ağlamaya başlar,kendini tutamaz kim olduğunu öğrenir.Murathan olduğunu öğrenir ama semahtan sonra direk kaybolur murathan onu bulamazlar.Selvihan in akli artik hep Murathandadir.Gergef yaparken kan olur Lal sekli çıkar.Murathanı anımsar artık herşey murathani hatırlatıyordur ona.Sonra bir haber gelir,Murathan bir davette semazenlik yapacaktır.Selvihan atlara biner 10 günlük yola gider.Orada murathan da onu görmüştür.ilk defa semah yaparken tutulmuştur.Selvihan onunla görüşmek istediği belirtir, imkansız oldugu murathan ın lal olduğunu söylerler bilmezler ki onlar yürekleriyle konuşur.O konuşmada şunlar söylenir ki benim en beğendiğim kısım burasıdır.
"Mecnun kadar engin değilim.Çölleri serapları sığdıramam yüreğimin ıssızına.Diyar diyar dolaşıp seni aramak istemem.Benim gurbetim diyarım yüreğimdedir."Kerem kadar abdal değilim,seni türkülerde arayıp bulmak istemem.Lal dilimi yetiremem türkülere,benim türkülerim yüreğimde uguldar."Ne Ferhat gibi dağı delince kavusayim isterim,"Ne Mecnun gibi suretini unutana dek seraplara sevdalanayım,"Ne de Kerem gibi diyar diyar dolaşıp türkülerle yaşlanayım isterim,"Her üçü de sevdalarini unutana dek sevmisler.Oysa ben unutmak istemem.Seni unutup da serapları,suretleri,türküleri sevmek istemem.Ben seni sevmek isterim.Olduğun gibi seni.
Bir hal çare düşünürler köşke raks grubu alınacaktır.Bunlarla birlikte köşke girer murathan sırf Selvihan ın gözlerine bakabilmek icin her gece raks eder. Selvihan ın evleneceği duyurulur.Selvihan zehirli otlardan kendine zehir yapmıştır.Murathanda düğünün en görkemli dansında hanceriyle kendini hançerler.Biri lal rengi bir bir aguyla bir yana serildi.Diğeri hançer yarasiyla öte yana ortalarına nerden bilinmez bir zakkum düştü billlur köşkün düğünü ölümdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Stefan ZWEIG(ANGST)

Bugün Stefan ZWEIG in Korku adlı eserinden bahsedeceğim.Aslında eseri 4-5 ay önce inceledim,fakat notlarımı kaybettiğim için buraya aktarama...