29 Haziran 2017 Perşembe

Murathan Mungan (Lal Masallar)

Bugün sizlerle çok sevdigim bir eğitimcinin önerisi olan Murathan Mungan ın bir eserinden söz edeceğim.Eserin adı Lal Masallar;içinde Azer ile Yadigar ın Muradhan ile Selvihan ın ,Ulak ile Sadrazam ın hikayesi yer alır.Bu hikayelerin ortak yönü  başkahramanlardan birinin lal olması .Sevginin dilden geçerek yürekte can bulmasıdır.Yazar Lalliği konu alarak bize yürekten sevmeyi öğretmiştir.Öyküleyici anlatimdan yararlanarak bize yürekleriyle konuştuklarını göstermiş hikayenin içine çekmiştir.3 hikayede de bedeni aşan manevi boyutta sevmenin altı çizilmistir.Felsefik diyaloglar eklenilerek anlatım zenginleştirilmiştir.Ben size ilk iki hikayeden bahsedeceğim.3. hikayedeki isimsiz olarak anlatılan  sadrazam ve ulagin gerçek hayatta kimler oldugu hakkinda farklı söylentiler var,bunlardan uzak kalmak adına ilk iki hikayeyi seçtim.İlk hikaye Azer ile Yadigardır.Azer bir boy beyi'nin oğludur.Birgün beni gurbet çekti diyerek yollara koyulmak ister, boydan çıkmasına ilk başta babası karşı gelsede bir şekilde derdini anlatır .Sazınıda alarak düşer yollara ne aradığını niçin aradığını bilemez.Sanki onu yazgısı çağırır gibi hisseder.Rüyalarında hep uzak diyarlar görür olmuştur.Rüyalarindaki yere ulaşmalıdır.Azer yol boyunca çeşitli kerametler gösterdi,ilk olarak bir ırmaga ulaştı;ırmak çoşkundur 3 gündür yiğitler boğuşmuş ırmakla ama gem vuramamışlardır.Azer sazıyla birlikte ırmakla söyleşir,bir uzun avaz tutturur az sonra durulur çoşkun ırmaklar;uysal bir dere gibi küçülür.Obalı Azer in ürkütücü gücüne hayran olmuştur."Belli ki sen kutlu bir kişi,bir hak aşıgısın" dediler.Azer cevap verdi"ben ne kutlu kişiyim ne de hak aşığı ben pişmedim hamım der.Azer yolculuğa devam ederken kalabalık bir meydan görür.Dinlenmek için oraya girer,sazını boş bulduğu bir yere asar fakat diger sazlardan en yüksekte bir yerdir burası.(hak ozanları dilinde de bu en yüksek mertebedeyim demektir.)Azer bunu bilmeden yapmıştır.Diğer köy aşıkları Azer e ya sazını indir ordan ya da hünerini göster bize derler."sazımı bilmeden yükseğe astım.Lakin madem böyle bir töre taşır sazın asıldığı dal;sazım indirmek onurum indirmektir.En iyisi bir türkü vurayım size,sazıma yeri,siz kendiniz beğenin.hükmünüz her ne ise kabulüm"der.Aşıklar Azer'in büyüsüne kapılmıştır."sazına yer beğenen gözün değil,meğer yüreğinmiş oğul derler.Yeniden yollara düştü.Azer,gökyüzünde bir turna sürüsü sanki azere yol gösterir.Azer turnalari takip edip yola devam eder.Omuzunada bir güvercin konar bunda bir keramet arar Azer.Sonunda deli türkmen in obasina kadar gelmişti fakat o güvercin birden ordaki bir çadıra konar.Azer in aklı o çadırdadir.Sazını çalar Türkü söyler ama aklında o çadırda kim olduğu vardır.Çünkü onu bu gurbete düşüren sebep o çadırdır.Bunu hisseder.Ardından çadırda Yadigar hatun olduğunu öğrenir.Yadigar hatun dili lal olan gönlü bülbül olan bir kişidir.Diliyle anlatamadığını yaptığı kilimlerle anlatır.Doğayı öyle bir resmeder ki onun gibisi yoktur.Yadigar hatunun birde gizemi vardır.Deli Türkmen in 9 yıl çocuğu olmamıştır.9 yıl ardından sırma hatun bir rüya görür.Rüyasında bir derviş şunları der "tanrı sana bir çocuk verecek,ya kör bir erkek çocuk yada lal bir kız çocuk hangisini istersin." Sırma hatun "Lal bir kız olsun yüreğiyle konuşsun."der.Derviş şunları ekler bu çocuğa 7 yıl isim koymayacaksiniz.7 yil sonra biz koyacağız.(7 yıl sonra ruyada derviş yadigar ismini koyar bizden size yadigar der )7yaşindan sonra kırk düğümlü peçe takicaksiniz ne zamanki peçe kendinden düşer kızın dili o zaman çözülecek der.Yadigar doğduğunda bir bey oğluyla beşik kerpmesi edilmistir.Ne zaman dili çözülürse düğün o zaman diye anlaşılmıştır.Bir Nevruz günüydü,herkes deliyar başında sevdiğinin ismini bağırır kavuşmak icin .Deliyar bir uçurumdur."her yürek ses veren bir uçurumdur zaten."Yadigar onları izlerken içlendi ardından atına atlayıp gitti fakat at almış başını gitmiş.Yadigarı biryere götürüyordu.Ormanın içi pınarın başı bir yere geldiler.İlkin Azer'in sesi ,sonra sazı ,sonra kendisi görüldü.Azer ile Yadigar uzun uzun bakışırlar.Sazının tellerinden sesinin hikmetinden ve Azer'in hikmetinden Tül peçe deprem yemiş gibi titremeye başlar ve düşer.O sırada yadigar 3 kere Azer Azer Azer der dile gelir.O gece şölen hazırlanır.Azer türküler söyler Yadigarin dilinin boşa çözülmediği anlaşılır.Azere dileği sorulduğunda yadigari ister. Izin verin dilini ben çözdüm yüreğinin düğümunude cozeyim der oba beyi buna cok sinirlenir .Yadigarla Azer kaçmaya karar verirler .4 mevsim 7 iklim kaçarlar.Çeşitli kapıları çalarlar hepsi sonuçsuz kalır.her biri yadigar in kiliminden Azer in sesinin sazının ününden tanır.Ardından kaçacak yer kalmamıştır.Belkide kaderleri onları Deliyar a götürmüştür.İkiside uçurumdan aşağıya kendini bırakır.O günden sonra kim Deliyarı yüreğiyle dinlerse Yadigar ve Azer in ısimleri duyulur.


Bir diğer hikaye Murathan ve Selvihandır.Selvihan 14 yaşında olan köşkte yaşayan bilmediği hüner olmayan,gergefiyle ünlü bir kızdır.Selvihan ı nice beyler istemiştir ama gönlünün kimi istediği bilinmez.Babasının 20 yıl çocuğu olmamıştır.20 yıl sonra Selvihan a kavuşmuştur bu yüzdendir ki onu hemen kaybetmek istemez.Bir şölene davet edilirler babasını temsilen Selvihan gider.Orada 4 mevsim semah yapan semahıyla ünlü bir genç olduğunu öğrenir.Görür görmez aşık olur .Yüreğinin istediği odur.Semahin görkemiyle Selvihan ağlamaya başlar,kendini tutamaz kim olduğunu öğrenir.Murathan olduğunu öğrenir ama semahtan sonra direk kaybolur murathan onu bulamazlar.Selvihan in akli artik hep Murathandadir.Gergef yaparken kan olur Lal sekli çıkar.Murathanı anımsar artık herşey murathani hatırlatıyordur ona.Sonra bir haber gelir,Murathan bir davette semazenlik yapacaktır.Selvihan atlara biner 10 günlük yola gider.Orada murathan da onu görmüştür.ilk defa semah yaparken tutulmuştur.Selvihan onunla görüşmek istediği belirtir, imkansız oldugu murathan ın lal olduğunu söylerler bilmezler ki onlar yürekleriyle konuşur.O konuşmada şunlar söylenir ki benim en beğendiğim kısım burasıdır.
"Mecnun kadar engin değilim.Çölleri serapları sığdıramam yüreğimin ıssızına.Diyar diyar dolaşıp seni aramak istemem.Benim gurbetim diyarım yüreğimdedir."Kerem kadar abdal değilim,seni türkülerde arayıp bulmak istemem.Lal dilimi yetiremem türkülere,benim türkülerim yüreğimde uguldar."Ne Ferhat gibi dağı delince kavusayim isterim,"Ne Mecnun gibi suretini unutana dek seraplara sevdalanayım,"Ne de Kerem gibi diyar diyar dolaşıp türkülerle yaşlanayım isterim,"Her üçü de sevdalarini unutana dek sevmisler.Oysa ben unutmak istemem.Seni unutup da serapları,suretleri,türküleri sevmek istemem.Ben seni sevmek isterim.Olduğun gibi seni.
Bir hal çare düşünürler köşke raks grubu alınacaktır.Bunlarla birlikte köşke girer murathan sırf Selvihan ın gözlerine bakabilmek icin her gece raks eder. Selvihan ın evleneceği duyurulur.Selvihan zehirli otlardan kendine zehir yapmıştır.Murathanda düğünün en görkemli dansında hanceriyle kendini hançerler.Biri lal rengi bir bir aguyla bir yana serildi.Diğeri hançer yarasiyla öte yana ortalarına nerden bilinmez bir zakkum düştü billlur köşkün düğünü ölümdü.

22 Haziran 2017 Perşembe

Sana Hep Benden Söz Edecekler(Șiir Sokaktadır)

Kitap okuma alışkanlığı olmayanların bile bir solukta okuyabileceği hikayelerden oluşan bir kitaptan bahsedeceğim bugün"Sana Hep Benden Söz Edecekler"adlı yeni çıkan bir kitaptan.Genellikle bu hikayelerde ayrılık teması işlenmiş ve hikayelerin ortak yönü kadınlar tarafından terk edilen erkeklerin ağzından anlatılmasıdır.Benim en beğendiğim kısım "Murathan Mungan șiirleri okuyan kız "adlı bölümdü.Ayrıca bana göre her hikayede şiire özendirmesi yazarın hedeflerinden biri ve bence başardıda .İçeriği sevilen şairlerin şiirlerinden dörtlükler zenginleştirdiği gibi kendi yazdıkları aşka dair sözleri de içerir "Așk yaşamak içinde ölmek için de en güzel bahanedir." Bir hint masalını anlattığı bölümü Ataol behramoğlunun dizeleriyle sonlandırmıștır;"Yașadıklarımdan öğrendiğim Bir șey var :Yașadın mı büyük yaşayacaksın,ırmaklara ,göğe,bütün evrene karıșırcasına,çünkü ömür dediğimiz şey;hayata sunulmuş bir armağandır ve hayat,sunulmuş bir armağandır insana..."

İçimizdeki Şeytan(Sabahattin Ali)

Sabahattin Ali'ye ait bu eser bugün biraz bize ders verir nitelikte.Gayet aklı başında olgun bir kız olan macide nin konservatuar eğitimi alırken ömerle tanışması ardında onunla yaptığı hatalar zincirini konu alıyor.Bugün bizlere de ders olmalı aşk,duygular gelip geçici hiçbir duygu aynı yoğunlukta kalmıyor.Bu yüzden asıl olan insanın ayakları üzerinde durabilmesi...Șimdi biraz romanı özetleyeyim;Ömer birgün arkadaşı nihatla vapurdayken bir kız görür kızla konuşmak için arkasından ilerlerken birden kızın yanındaki kadının uzaktan akrabası Emine teyze olduğunu görür.Sonra Emine teyzeden yanındaki kız hakkında bilgi alır,Balıkesirden bir akrabalarının kızı olduğunu istanbul da konservatuar öğrencisi olduğunu öğrenir.O akşam Emine teyzelere giden Ömer macide nin babasının öldüğünü öğrenir.Sabah macideyle kahvaltı yapar akşam onu almaya gider ve o gün Macide de ona karşılık verir.ardından macide ve ömer gezip dolaşmaya başlar,Emine teyzeler öğrenir macideyle kavga eder ve macide evden ayrılır.O gece ömer in kaldığı pansiyona giderler artık karı koca hayatı yaşamaya başlarlar ömer herkese evlendiğini söyler.fakat geçim sıkıntısı boy gösterir.Ömer herkesten borç alarak yaşar.Birgün ömer in arkadaşı nihat ve profesör hikmet ömerleri bir eğlenceye davet eder,edebiyat topluluğu gibi gözüken bu daver aslında sadece entellektuel gözükmek için toplanmış birbirinin sanatını yermekten başka işe yaramayan bir topluluktur.Macide ve Ömer bu davete teşrif eder.Macide orda balıkesirden hocası olan geçti beyi görür.Bedri beyle aralarında daha önce bir dedikodu çıkmış buda onları birbirine yaklaştırmıştır ardından bedri bey istanbula dönmüș bir daha hiç görüşmemişlermiş.Orada bedri beyle selamlaşır kısaca sohbet ederler ama macide bu samimiyetsiz ortamdan çok rahatsız olur.Günler böyle geçmekte ömer hergun evlendiğine pişmandır geçim sıkıntısı onu hırsızlık tehdit gibi kötü yollara sapıtmıştır.Bunların tek sorumlusunun içindeki şeytan olduğuna inanır.Bütün suçu ona atar.Birgün arkadaşları tarafından gazinoya davet edilir orda lakayıt tavırlarda bulunur arkadaşlarının macideye aşılmasına göz yumar.Bedri bey o gece macideye sahip çıkar.Macide de ona karşı bir güven ve bir vefa hissetmektedir ama bedriye duyduğu sevgi ömerinkisi gibi onu ürkütmüyor aksine yüreklendiriyordur.O gece ömerden ayrılmak için mektup yazar mektubu bırakacağı sırada ömer in karakolda olduğunu öğrenir.Nihat işlediği suçlardan dolayı şüphelilerden biridir öner.Bir süre cezaevinde kalır.Bedri hem macideye hem ömere bakmaktadır.ömer macideye ilgisizdir,yine bir görüşme günü ömer bedriyle yanlız görüşmek istediğini söyler;ona macideyi cok sevdiğini ama birlikteyken ona zarar verdiğinden bahseder,Macideye sahip çık ister kızkardeş gibi ister evlen bak bu da evlilik evraklarımız der yırtar atar,içerde çok düşündüğünü herşeyin suçu olarak. Gördüğü içimizdeki şeytanın aslında gururumuzun salaklığımızın uydurması olduğunu söyler ardından şunları ilave eder;"içimizdeki șeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu...İçimizde șeytan yok...içimizde aciz var...tembellik var...İradesizlik,bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir șey :hakikatleri görmekten kaçma itiyadi var ...der."ardından bir daha görüşmek üzere ayrılırlar.Macide bedri bey in evinde yaşamaya başlar herkesin yeni bir başlangıç için zamana ihtiyacı vardır...

20 Haziran 2017 Salı

Șeker Portakalı(Jose Mauro De Vasconcelos)

Bugün ki bahsedeceğim kitap şeker portakalı bunu seçmenin nedeni günlerdir,sosyal medyada yer alan Ivan adlı bir çocuğun haberi Ivan 7 yaşında ve ailesinde sürekli şiddet gören hastanede yapa yalnız ölen küçük bir çocuk.Benim için o şeker portakalındaki Zeze karakteridir.Zeze kalabalık fakir bir ailenin ortanca çocuklarından biri 5 yaşında fakat çok zeki ve hayal gücü çok geniş bir çocuk bir o kadar da hașarı bir çocuk.Zeze yaptığı yaramazlıklardan ötürü ailesinden sürekli şiddet görür,ailesi onu bir șeytan olarak görür esmer ailenin sarışın 2 çocuğundan biri olmasını da payı var .Küçük kardeşi Luis zeze nin en değer verdiğidir.Onu mutlu etmek en büyük arzusudur.Kardeşi için eski oyuncaklarını onarır,ona balon yapar ne öğrenirse ona öğretmeyi amaçlar.Ayrıca kendi kendine okumayı öğrenen zeze öğrenmeye çok meraklıdır.Bilmediklerini Edmundo Dayı ya sorarak öğrenir.Edmundo Dayı Zeze nin aslında zeki ve iyi bir çocuk olduğuna inanır.Oyuzden Zeze'ye karşı daha anlayışlıdır.Öğretmen Cecilia Paim,dış görünüșü çirkin olarak tasvir edilir ama Zeze onu çok sevmektedir.Zeze ye çörek alması için para veren tek kişidir.Zeze bir gün Cecilia yı mutlu etmek için ona çiçek götürmeye karar verir ancak parası da yoktur,onların bahçesinde çiçekte yoktur.Bunun üzerine baskasının bahçesinden çiçek koparır.Bahçe sahibi gelip zeze yi şikayet eder.Bayan Cecilia Zeze'yle konuşur,böylece aile ilişkilerini durumlarının bozuk olduğunu daha iyi öğrenir.Ama bu olay sayesinden Zeze nin altın gibi bir kalbi olduğununda farkına varır.Ailesi tarafından sevilmeyen Zeze okula giderken yarasacılık oynar yani arabaların arkasına asılarak yolculuk eder.Birgün brezilyalının yanı Bay Manuel Valadoresin arabasına asılır.Ardından Brezilyalıyla tartışır.O gün yaşadığı tartıșmadan dolayı ondan nefret eder,büyüdüğünde onu öldürmeyi amaçlar fakat sonradan brezilyalı bu dünyadaki en sevdiği olmuştur.O hadise șöyle gerçekleşti;bir yaramazlık sonucu ayağına cam girdiği sırada onu hastaneye götürüp destek olan Bay Manuel ile dost olur.Ailesinden çok fazla şiddet gören sevgi yoksunu zeze aradığı tüm sevgiyi Bay manuel de bulur.Birkaç kez intihar etmeyi planlayan zeze bunu bir keresinde ablası Gloria'ya anlatır.Ablası onu bu fikirden caydırır ve zeze ile daha çok ilgilenmeye başlar.Zeze nin hayranı olduğu bir müzik grubu vardır.Salı günleri onlarla şarkı söyler ve şarkı sözü satar bu ablasıyla arasında bir sırdır.Sırrını tuttuğu için ablasına her hafta şarkı sözü getirir.Zeze için küçük kardeşi Luis kraldır.Onu mutlu etmek için elinden gelen her șeyi yapar.Ama gene de ailesindeki şeytan imajından kurtulamaz.Dostu Portekizliye birkez babasının onu çok dövdüğünü bu yüzden intihar etmeyi düşündüğünü anlattı.Bunun üzerine Portekizli zeze'ye sevgisini daha çok gösterdi.Onunla balık tutmaya gitti farklı etkinlikler yaptı.Kızıyla damadından çok zeze yle vakit geçirdi.Zeze artık Manuel'i (portekizli yi)babası gibi görüyordu.hatta ona artık kendisini evlatlık almasını söyledi.Manuel onu ailesinden ayırmak istemedi,fakat Zeze nin ailesinden gördüğü işkencede onu çok rahatsız ediyordu.Zeze nin bir sırdaşı daha vardı şeker portakalı zeze hergün ne yaptığını ona anlatırdı onu bir insan yerine koyuyordu.Totoca bir gün yol yapımı için şeker portakalınin kesileceğini zeze ye bildirdi.Bir tren kazasından Manuel öldü.Zeze çok hastalandı herkes ölüm döşeğindeki çocuk için dualar ediyordu.Zeze sürekli kabus görüyor,ateșleniyordu.Tüm aile vicdan azabı çekiyordu.Herkes zeze nin sadece şeker portakalı için üzüldüğünü sanıyordu aslında zeze için herşey manuel ölünce ölmüştü.Zeze nin babası is buldu aile büyük bir eve taşınma kararı aldı birkaç gün sonra zeze toparlandı.Zeze nin yaşamının devamı "Güneşi Uyandıralım" adli yapıttadır.

16 Haziran 2017 Cuma

Küçük Prens (Antoine de Saint-Exupery)

Fransızcadan çeviri olan bu eser Antoine de Saint Exupery e aittir.Kitabın yazarı 35 yașındayken uçağı arızalandığı için Tunus'ta çöle zorunlu iniş yapar ve orada kaybolur,4 gün sonra bir bedevi tarafından bulunur.Yazar'ın ölümü de 1944 yılında bir uçak kazasından olur.enkazı 2000 yılında bulunur.Kitabın baş kahramanı çevresındekı büyükler tarafından hayal gücünü yitirmiş bir pilot yaptığı bir kazada bilmediği bir yere düşer.Orada küçük prensle karşılaşır.Küçük prensin hayal gücü pilota ümit olur.Küçük prens yaşadığı gezegende çiçeğine kırıldığı için başka gezegenleri gezen bir çocuktur.1.Gezegende bir kral görür.Burada kral yolundan insanların otorite tutkusunu anlatır.2.Gezegende kibirli bir adam görür; Orada da yetişkinlerin içindeki kibiri anlatır.3.Gezegende bir ayyaş ile karşılaşır;umutsuzluğun içinde kaybolma duygusunu zihnimize resmeder.4.Gezegende bir iș adamı vardı.Amaçsızca sadece sahip olma duygusu ve hırsı betimliyordu.5.Gezegende sokak fenercisiyle karșılașıyor.Burada bize sorgulamadan yapılan görevi tasvir ediyor, bu bölüm iș hayatımızla ilgili eleştiriyi yapma fırsatı tanıyor.6.Gezegende bir coğrafyacı bulunuyor,bu gezegendeki anafikir yararı olmayan bilimle uğraşan adam,buaradaki eleștiri cografyacilara değildir.neyi kimin için yaptığını bilmeyen sadece yaptığının değerli olduğunu öne sürüp bunun arkasına sığınanlaradır.7.Gezegen dünyadır.Dünyada ilk karșılaștığı yılandır.Dünyada çölü gezdi.Güllerle dolu bir bahçeyi gezdi,eșsiz sandığı çiçeğinden burada birçok vardı.Tilkiyle karșılaștı.Onu evcillestirdi.Burada evcillestirdigimizin bizim için eşsiz olduğundan bahseder.Evcillestirmekten kasıt, emek verdiğimizin bizim için değerli olduğudur.Nasıl bir anne için çocuğu dünyada eșsiz benzersiz ise emek harcadığımız tilkide çiçekte olsa değerlidir.pilot uçağını tamir eder .Küçük prenste kendi gezegenine döner."Eğer bir yıldızda bulunan bir çiçeği seviyorsan,geceleri gökyüzüne bakmak çok güzeldir.Bütün yıldızlar çiçek açar.

Fikrimin İnce Gülü(Adalet Ağaoğlu)

Bu yayınımda sizlere Adalet Ağaoğlu'nun 1975-1976 yılları arasında yazdığı"Fikrimin İnce Gülü"adlı romanından söz edeceğim.Sizinde bildiğiniz üzere 1970-1980 roman yazarlarında büyük bir artıș görülmüștür.Bu dönemde eserlerde 27 mayıs 12 mart olayları ve Almanya'ya göç konuları ișleniyor.Benim ele alacağım eser de Eskișehirden Almanya'ya göç eden bir ișçinin Eskișehir'e dönüș yolunu anlatıyor,daha aydınlatıcı olması açısından öncelikle romanın tahlilini yapmak istiyorum.Karakterler 1.dereceden Bayramdır.34 yaşında olan bu karakter Almanya'da çalıșan bir ișçidir.Yüzünde bir kazadan kalma iz vardır.Romanda uzun uzun bayramın hasır şapka kullandığından ve franz Lehar yazılı gömleği olduğundan söz eder.2.dereceden karakter Kezbandır.Kezban bayram'ın evlenmek istediği kızdır.Kıvırcık sarı saçlı,çakır gözlü renkli eşarplar takan bir kız.Yardımcı karakterler; Remzi yani Bayram'ın amcası İbrahim,Nuran hanımdır.Kısaca romanı özetlersek;Bayram Eskişehir'de amcasının yanında kalan fakir bir kişidir,toplum içindeki rolü siliniktir.Fakir olduğu için sürekli ezilmiştir.Bunlardan kurtuluș çaresi olarak Almanya'ya ișçi olarak gidip hayalindeki sarı mercedes i almayı amaçlar.Onun zihninde eğer arabası olursa toplum tarafından saygın bir birey olacaktır.Eskişehir'de kezban adında bir sevgilisi vardır.Bayramla tanışması da kezban''ın çabasıyla olmuştur .Kezban fikrimin ince gülü adlı plak ı bayram a hediye eder fakat bayram her dinlediğinde gözünde ilk canlanan sarı arabadır.Bayram bir takım yaptığı düzenbazlıkla Almanya'ya gider.Orada BMW fabrikasında çalışır.Asgari düzeyde harcama yaparak sürekli para biriktirir.Fakat ona onca emek harcayan amcasını da ,kezbanı da aramaz sormaz tek gayesi araba sahibi olup zengin olmaktır.Sonunda arabayı alır köyüne gitmeye karar verir.Yol boyunca ağa gibi katılacağının hayalini kurar.Sürekli "Fikrimin İnce Gülü"adlı eseri dinler, artık ince gülüne arabasına kavuşmuştur.Kezban la da evlendi mi herşey tamamdır.Fakat hiçbir şey umduğu gibi olmaz yol boyunca aksilikler peşini bırakmaz.Köye ulaştığında da kimse onu bir ağa gibi karşılamaz.Kezban evlenmiştir.Amcası ise son kez bayramla vedalașamadan ölmüştür.Bayram artık ne yapacağını nereye gideceğini bilemiyordu,bildiği tek birşey vardır."Hiçbir yolun sonunda kimse bayramı beklemiyordu."Not olaylar 3.şahıs agzından anlatılıyor.Aslında bir böceğin ağzından,olay nerde yaşanırsa böcek orada.Eserin anafikri ise hırsların kölesi olurken ,insani değerlerini kaybetmektir.

15 Haziran 2017 Perşembe

Sevda Sözleri (Cemal Süreya)

Bugün ele alacağım tür șiir türüdür.Bunun için Cemal süreya nın Sevda sözleri adlı yapıtını seçtim.Asıl adı Cemalettin Seber olan ,Cemal Süreya 1931 yılında Erzincan'da doğdu.İlk olarak Cemal Süreyya olarak kullandığı mahlasındaki y harfini  Sezai Karakoç ile girdiği bir iddiada kaybetti.Lirik,erotik,politik tarzda eserler vermiştir;Sevda Sözleri bunların tamamının toplandığı eserdir.Ünlü șair 9 Ocak 1990'da İstanbul da vefat etmiştir.Yapıta geri dönecek olursak,hepsi özel olan bu șiirlerden benim en çok ilgimi çekenler mektuplardan derlenerek kitaba eklenen șiirlerdir.Bana göre șair o mektuplara yazdığı șiirler duygularını en güzel haliyle ifade etmiştir.Bunlardan biriyle yazımı bitirmek istiyorum."Biliyorum sana giden yollar kapalı üstelik sen de hiçbir zaman sevmedim beni.Ne kadar yakından ve arada uçurum;insanlar,evler,aramızda duvarlar gibi uyandım uyandım,hep seni düşündüm yalnız seni yalnız senin gözlerini..."

Romeo ve Juliet(William Shakespeare)

Her yayınımda farklı türleri ele almayı amaçlamak adına bugün tiyatro türünden bahsedeceğim.Bunun içinde William Shakespeare'in muhteşem eseri Romeo ve Juliet'i seçtim.Tahmini olarak 1591 yılında yazılan bu eser 5 perdeden oluşmaktadır.Bașlıca kahramanları Romeo,Juliet,Montague,Capulet,Keșiș Laurence,Mercutio'dur.Montague ailesinin oğlu olan Romeo bir aşka tutulmuştur;karşılıksız bir aşk, bu aşk uğruna kendinden geçen göz yaşları döken Romeo ,ne yaptıysa karşılık bulamaz.Çünkü sevdiği kadın Rosaline ömür boyu bakire kalmaya yeminlidir.Romeo her gün kahrolur aşkının ve ızdırabının tarifi yoktur.Romeo nun akrabası Benvolio,onu yıpratan bu karşılıksız așktan kurtulması için onun yeni bir sevgilisi bulmasını önerir,ve bu gayeyle Capuletlerin evinde yapılacak bir șenliğe katılmasını söyler.Fakat Capuletler ile Montagueler düşman ailelerdir.Benvolio Romeo ya maskeyle şenliğe katılmasını söyler,güzel kızları görünce Rosaline olan aşkının biteceğinden emindir.Romeo aşkına o kadar inanır ki buna tamamen karşı çıkar şu sözleri söyler"Eğer benim o denli iman etmiş gözlerim.Böyle bir yanılgıya düşerse,gözyaşlarım tutuşsun o zaman.Ve kaç kez boğulmaktan kurtulan o gözleri,suçu sabit zındıklar gibi cayır cayır yaksın.Herșeyi gören güneş bile yaradılışın ilk gününden bu yana,sevdiğimden güzeli şöyle dursun;emsalini dahi görmemiștir." Romeo şenliğe gider ve ilk görüşte juliet e așık olur.Fakat Paris te julietle evlenme niyetindedir.Capulet kızı juliet Parisle evlenirse soyluluklarına soyluluk katacaklarını düșünür.O güne kadar kimseyi beğenmeyen Juliet o gece Romeo ya aşık olmuștur.Aşkını kendi kendine odasının balkonunda haykırırken Romeo duyar yarın seninle evlenmek istiyorum.Haber bekle der ardından Nikah için keșișle görüşür.keşiş cok şaşkındır. Şunları der"Aziz francis hakkı için,bu ne değișim!O kadar sevdiğin Rosaline'den ne çabuk vazgeçtin!Demek gençlerin aşkı yüreklerinden değil gözlerinden olurmuş sadece.İsa ve Meryem hakkı için,Rosaline uğruna solgun yanaklarından inen onca yașın neydi?Onca tuzlu suyu așkına çeșni diye akıtıp,hiç tatmadan bıraktın sonra o așkı.Ah vahlarından göğe yükselen buğuyu güneş dağıtmadı bile daha.inlemelerin hâlâ kocamış kulaklarımda çınlıyor.İște eski bir gözyaşı damlasının izi yanağında olduğu gibi duruyor hâlâ.Eğer önceden de sen,sen idiysen ve bu acıları çektiysen hepsi Rosaline içindi.Șimdi degistin mi yani?Söyle o zaman erkekler bu denli vefasızsa,kadınlar niye olmasın?"Romeo bu sefer așkının karşılıklı olduğunu anlatir.Ardından juliet ile nikah kıyarlar.Bir gün Tybolt ile Mercyful kavga eder.Tybolt Mercutio yu öldürür.Romeo da Tybolt u öldürür.Romeo sürgünle cezalandırılır.Ailesi juliet'i Kont paris le evlendirmek ister.Juliet keșisten yardım ister.Bir plan yaparlar keșiș juliet e bir iksir verecek,herkes öldü sanacak ama o uyuyacak.O sırada Romeo gelip onu kaçıracaktır.Planın yazılı olduğu mektubu Keșiș John Romeo ya götürecektir.Fakat o kentte veba salgını olduğundan kente giremez, Romeo plandan habersiz kalır.Romeo juliet in gerçekten öldüğünü sanarak perişan olur.Kendini öldürmek ister,zehir alır.Son kez juliet in mezarına gitmeye karar verir.Mezarın orada Paris i görür,kavga ederler orada;paris i öldürür ve kendisi de zehir içerek ölür.Uyanan juliet olanları tahmin eder.Romeo'nun hançeriyle kendini öldürür.Keşiş Laurence talihsiz așıkların hikayesini anlatır.Ardından Capulet ve Montegueler gecikmiş bir barış antlaşması yapar.Așıkların altın heykellerini yaptırırlar.Bana göre her ne kadar oyunun adı Romeo Juliet olsada Romeo nun Rosaline olan aşkının daha kıymetli olduğuna inananlardanım.En beğendiğim bölüm ise Romeo juliet ile evlenmek için keşiş in yanına gittiğinde keşiş in vermiş olduğu cevaptır.

14 Haziran 2017 Çarşamba

Kürk Mantolu Madonna (Sabahattin Ali)

Bugün sabahhatin Ali' nin "Kürk Mantolu Madonna" adlı eserinden bahsedeceğim.1940 larda yazılan bu eser."Kocan Kadar Konuş" sinema filmiyle son birkaç yıldır tekrar gündeme gelmiştir.Sabahattin Ali'nin dilinin akıcılığı bunca zaman geçmesine rağmen hala korunmuş.Sadeleștirmeye gerek kalmadan hala rahatlıkla anlaşılabiliyor.Ankarada bir memurun ağzından olaylar anlatılıyor.İșinden ayrılan bir memur Ankarada arkadaşı hamdi bey' in yanında işe başlar.Burada iş arkadaşı Raif bey ile tanışır.Raif bey kendi halinde sessiz sakin kendi kabuğunda yaşayan biridir .Almanca tercümeler yapar.Herkesten fazla çalışmasına rağmen cüzzi miktarda maaş alır ,hamdi bey'in bağırmalarına boyun eğer.Sık sık hasta olan Raif bey baldızlarıyla aynı evde yaşamaktadır.Evde de kendisine kimse hürmet etmez, sadece parası icin ona katlanıyormuş gibi davranırlar.Günler geçer Raif bey işe gelemez acil çeviriler vardır Hamdi bey bunları raif in iș arkadaşıyla(anlatıcıyla) yollar.Gel zaman git zaman.Raif in evine girip çıkan iş arkadaşı Raif in gizemli hayatını suskunluğunu daha da merak eder.Bir gün ziyaret sırasında Raif vefat eder son sözleri "seninle de boylu boyunca konuşamadık evlat"olur. Raif in odasında kahverengi kaplı bir defter vardır.Onu alır ve okumaya başlar.Raif in hayatı orda yazılıdır.Raif sabun fabrikalarının inceliklerini görmek için Almanya'ya gitmiştir.Orada bir resim sergisine gider.
"Zaten kendiside resime ilgilidir.Fakat babası memleketlerindeki sabun fabrikasını geliştirmek gayesiyle inceleme yapsın diye Raif i Almanya'ya yollamıştır.Geldiğinde fabrikanın başına Raif 'in geçmesini istiyordur."Gittiği sergide bir tablo çok ilgisini çeker.Kürk mantolu naif bir kadın portresidir.Ona kürk mantolu madonna der .Asıl adi Mariadir.sürekli aynı sergiye gider.resmi inceler.tesadüfler silsilesiyle.Maria'yla tanışır.Hayatının aşkı olur .Raif i ilk defa biri seviyordur.Anne gibi korumacı abla gibi öğretici,abi gibi cesur bir kadındır.Raif e gelen bir telgrafta babasının öldüğü haberi gelir.maria'yla konuşup türkiye ye döner .hazırlık yapar maria'yıda Türkiye ye getirecektir.Bir süre sonra maria ya ulașamaz. Aradan 10 yıl geçer evlenir,çocuğu olur.Bir gün Almanyada kaldığı pansiyondan bir kadınla karşılaşır.Kadın maria'nin da akrabasıdır.Lafı bir şekilde Maria ya getirir,ve acı gerçeği öğrenir;Maria 10 yıl önce Raif in çocuğunu dünyaya getirirken ölmüştür.Çocuğun kimden olduğunu söylememiştir.Pansiyondan tanıdığı kadın o gün trene binip yaninda maria nın kızıyla birlikte gider.Raif gene kızın babası olduğunu söylemeye cesaret edemez.Kızını hayallerinde büyütür ve tek kaldıkça bunları kaleme almaya başlar.herkese hasta olduğunu söyler aslında üzgündür.Bunları yazdıktan bir kaç gün sonrada ölür.

Stefan ZWEIG(ANGST)

Bugün Stefan ZWEIG in Korku adlı eserinden bahsedeceğim.Aslında eseri 4-5 ay önce inceledim,fakat notlarımı kaybettiğim için buraya aktarama...