25 Şubat 2019 Pazartesi

Stefan ZWEIG(ANGST)

Bugün Stefan ZWEIG in Korku adlı eserinden bahsedeceğim.Aslında eseri 4-5 ay önce inceledim,fakat notlarımı kaybettiğim için buraya aktaramamıştır.Kitapta en beğendiğim kısım şu ; avukatla sanığın arasında geçen olay üzerine eşi şu sözleri söylemişti “,Bundan Eminim...karşısında sen olduğun için...senin yargın onun için çok önemli olduğu için...onca direnç gösterdi...en çok ...en çok seni sevdiği için.”  Bazen en yakın gördüğümüz insanlar bizden bir şeyler saklar, arkamızdan iş çevirdiğini düşünüp çok kırılırız böyle bir durun yaşamıştım bende , tam o zamanlardayken ,arkadaşım bu kitabı önermişti.Bu bölümü okuduğum direkt bir rahatlama hissettim.Duygularıma hitap eden kitapların yeri bir ayrı oluyor ben de 💖 Korku temasını, aldatma durumu üzerinden korku ve pişmanlık arasına sıkışmış bir kadının  ruhsal değişim durumlarıyla ele almış.Kocasının merhameti ve anlayışından dolayı,duyduğu vicdan azabı artmış ve en büyük cezayı duyduğu bilinmezlik duygusuyla almış.Bir an önce itiraf edip rahatlamak isterken,bir taraftan da itiraf ettikten sonra nelerin olacağını bilememenin vermiş olduğu ,bilinmezlik duygusu.. .Kitabı 2 Marmaray  yolculuğuma sığdırdım ama itiraf etmeliyim ki ,okurken korku yaşayan kadın kadar korku,panik ve endişe duygularını yoğun olarak yaşadım.Biraz öykünün detayına girmek gerekirse: Başarılı bir avukat olan Fritz,Irene adında bir kadın ile evli.Bu evlilikten 2 çocukları var.Maddi durumları gayet iyi herhangi bir hayat gayeleri yok.Irene nin evlilikte herhangi bir sorumluluğu yok.İş hayatı yok.Günlük ihtiyaçlarını karşılamak için çalışan bir eşi var.Çocuklarıyla ilgilenen bakıcısı,evin işleriyle ilgilenen yardımcıları var.Irene bu evlilikte ,duvarı güzelleştiren bir tablo gibi amaçsal işlevi yok.Irene günlerini alışverişte veya kadın matinelerinde geçirirken, hayatında heyecan aramanın tutkusuyla genç bir piyaniste yönelir,ve ilişkileri başlar.Burjuva yaşantısından çıkıp onun sıradan yaşamına dahil olmak,ona kısa süreli bir heyecan yaşatsa da her defasında yakalanma tedirginliği artar.Birgün Irene şantajcı bir kadın tarafından tehdit edilir.Şantajcı kadın piyanistin eski sevgilisi olduğunu söyler.Birkaç defa Irene yi takip eder ,evine mektuplar yollar.Irene elindeki maddi imkanları susması için şantajcı kadına sunar.Irene artık kadının korkusundan evde vakit geçirmeye başlar ama evde de bu durum dikkatleri çeker. Bunun üzerine artık bu korku ve pişmanlık duygularından iyice boğulur ve intihar etmeye karar verir.Artık öleceğini ve herşeyden kurtulacağını düşünen Irene , intihar etmeden önce Fritz ın kollarında ağlar.Bu duruma daha fazla dayanmayan Fritz durumu açıklar.Karısı tarafından aldatıldığını anlayan Fritz,oyuncu bir kadın bularak, karısını şantajla korkutmayı planlamış.Evine dönmesi için bir plan yaptığını açıklar.Tek amacının karısının eski mutlu yuvasına geri çekmek olduğunu belirtir.                                                                           Ama ben psikolojik şiddeti böyle bir sevimli kılıfla ört pas etmeyi doğru bulmuyorum. O da Fritz in tercihi ☺️ Kıtapta benim almam gereken mesajı Fritz ile Sanığının yaşadıkları üzerine Irene nin yaptığı yorumdan aldım✅ Bakalım siz hangi mesajları alacaksınız 🧚🏻‍♀️

3 Ocak 2019 Perşembe

Herhangi biri mi ? 🤔

Merhabalar ,bugün bir kitap hakkında değil de kendi düşüncelerim hakkında yazacağım. İncelediğim eserler oldu ama onları  sizlerle daha sonra paylaşacağım. Gelelim konuya 😏2018 biterken düşündüm , neleri yaptım,neleri yapamadım ,neleri yapmak istiyorum. Öncelikle şunu belirteyim ; ben yarın yokmuş gibi yaşayanlardanım .Her  konuda değil ama düşüncelerimi dile getirme konusunda en azından öyleyim. O yüzden kimseye karşı yapamadım diyemedim gibi keşkelerim yok bundan dolayı mutluyum 🙂 yaptıklarıma gelince ,güzel anılar biriktirdim ✅İyi dostlar edindim✅ Güzel gezdim 👌kariyerim için çalışmalar yaptım kendi bölümümden ilgi alanımı keşfettim ✅ ama tek bir şey eksikti bende yarım kalan tek bir özür. Yaptıklarıma karşı gördüğüm davranıştan dolayı tek bir özür bekledim tüm negatifligi silmek için beynimden .Herşeyi  unutmak için yeni bir adım atmak için ...😇 Neyse tüm bunlarla girdik 2019 a çok şükür sağlığım yerinde ,sevdiklerim yanımda ,hayatıma kattığım yeni insanlar destekçim baya bereketli girdim.Ama şunu fark ettim bu zamana kadar hep yaptıklarımı iyi ki yapmışım., bu yüzden çok mutluyum diyordum sadece bir noktada bugün kendime kızıyorum. İnsanlara değer verirken bonkör davranışımdan çünkü böyle çok değerli görünce en ufak davranışından çok kırılıyorum. Artık imrendiğim şeyler olduğunu anladım.İnsanları zamanla sevmek , birden aşırı sevgiye boğmamak vs.Birde aşırı anlam yüklememek herhangi biri olduğunu algılamak.Sanırım benim için en zoru bu olacak .Bu “herhangi biri “kalıbını ilk duyduğumda o kadar ağır gelmişti ki sanırım 2018 marttı. O an ben hiç anlatamamışım kendimi diye çok üzülmüştüm . Bir daha da anlatmaya uğraşmadım.Ama hala herhangi biri olmadığın konusunda iddialıyım. Belki de sadece kendimi haklı çıkarmak için bunu istiyorum.🤔Kısaca hâlâ kırar bu cümle beni. Sen kendini herhangi biri gibi görebilirsin, ama özelsin işte birilerinde 🙄Umarım yazılarımı okuyanlar herhangi biri olmadıklarını hissederler ve kendileri hakkında bir farkındalık kazanır 🙌 ona göre davranışlarda bulunurlar

24 Kasım 2018 Cumartesi

Wilhelm REICH (Dinle Küçük Adam)

Bu sefer farklılık yaparak ; hem psikiyatrist hem psikanalist hemde yazar olan bir isimle karşınızdayım. Bu isim Wilhelm Reich . Ben sizler için “Dinle Küçük Adam”adlı eserini inceledim.Fakat öncesinde şunu belirtmek istiyorum;farklı kültürlere ,farklı düşüncelere sahip yazarları seçmeye çalışıyorum ki düşüncelerimiz çeşitlilik kazansın. Her görüşü değerlendirerek, kendi içimizde sentez yapabilelim.Son olarak şunada açıklık getireyim sanat sanat içindir görüşünü benimsediğimden yazarları siyasi görüşlerinden ayrı tutarak değerlendiriyorum.Aslında son zamanlarda freud ile ilgili çıkan gazete haberlerinden sonra freud a merak sardım.Wilhelm Reich da bildiginiz gibi Freud un yardımcısı şimdilik onun eserini paylaşacağım,ilerleyen günlerde de Freud un eseriyle karşınızda olmayı planlıyorum.Açıklamalarım bittigine göre başlıyayım,yine deneme türünü seçtim ,metinler ilk oluşturulduğunda bir yayınlanma kaygısı yokmuş  daha sonradan yayınlanmış.Dinle küçük adam diyerek aslında sokaktakı “sade vatandaşı “beni seni onu tanımlıyor.İnsan ilişkilerinin temelinin sevgi olması gerektiği,çocukları sevmeyen bir insan, öğretmen olursa o çocuklara birşey katamayacagı gibi çıkarımlarda bulunuyor. İş ilişkilerinde, ikili ilişkilerinde temelinin sevgi olması gerektiği;ilişkilerin duygusal yada cinsel açlık sebebiyle oluşmamasını çeşitli örneklerle belirtiyor. İnsanların dedikodularından çekinip kendi içimizde küçük adam oluşturduğumuzdan bahsediyor.Küçük adamın bazı özelliklerinden örnekler  veriyor,”Düşünürken de korkak davranıyorsun küçük adam,çünkü gerçek düşünme eylemi, yoğun duygularla bir arada gerçekleşir sense bedeninden korkarsın.”Bazı yerlerde öğütler veriyor bunlardan da en beğendiğim kısım şu,Doğayı düzeltmeye kalkışma. Bunun yerine onu anlamaya ve korumaya çabala.Boks maçı yerine kitaplığa,lunaparka gideceğine yabancı ülkelere git ve en önemlisi doğru düşün ,içinden gelen ve sana ne yapman gerektiğini söyleyen o sakin sesi dinle.”Bu yazarımızda yine bizi farklı diyarlara sürükleyenlerden bunca düşünür bunu diyorsa vardır bir bildikleri ama anladığım kadarıyla Wilhelm ın yabancı ülkelere gitmekten kastı çalışmalara oralarda devam etmek.Çünkü kendisi de yaşam enerjisi üzerine çalışmış bir bilim insanı.Bunun için karanlık odalarda sayısız deney yapmış.Maddi manevi harcamalarda bulunmuş. Deneylere harcadığı  miktarlar yüzünden deli yerine konulmuş bir isim.Genel itibariyle küçük adam diyerek ,küçümsediği bireyin , bundan kurtuluşu için ne yapması gerektiğinizde yazısına ekliyor. Orada da şunları der; “Dürüst aklı başında çalışkan verimli bir varlık.Örneğin bir arı ya da karınca gibi olduğunu biliyorum.Ben yalnızca senin yaşamını zehir eden,onu yüzyıllardır yıkan ve yıkmakta olan küçük adamı gün ışığına çıkarmak istemiştim.Küçük ve beş para etmez olmadığın zamanlar BÜYÜKSÜN sen küçük adam.İşte bu büyüklük senin tek umudundur ,kurtuluşunu yalnız ve yalnız büyüklüğünle gerçekleşecektir,küçük adam.Bir ticaret adamı olarak işini severek yaptığında tahta oymaktan, binalar kurmaktan ,boya yapmaktan,vitrin düzenlemek , tarlanı sürmekten hoşlandığında, bu işleri severek yaptığından çok büyüksün.”Bazen toplum baskısıyla kitapta ele alınan hali  ile komşu dedikodusunun baskısıyla içimizdeki doğruyu  gün yüzüne çıkaramıyor olsakta . İşini severek yapan bireyler olarak aslında bizde büyüğüz.Kitapta yer alan bir cümle ile toparlayayım. “Amaç ona varmak için yürüdüğün yoldur. Bugün attığın her adım senin yarınki yaşamındır.”                                                                                              Amaçlarımız doğrultusunda bir yaşam sürmek dileğiyle 🤚🏻

22 Kasım 2018 Perşembe

İnsanın acısını insan alır-Şükrü ERBAŞ

Bugün deneme türünde bir eserle karşınızdayım. Uzun zaman sonra tekrar yazmaya çok değerli bir dostumun yeniden yaz tavsiyesi üzerine karar verdim.Madem tekrar yazmaya dostumun  tavsiyesi üzerine başladım o zaman benim için değerli olan bir eserle başlayayım diye düşündüm.Bu eser Şükrü ERBAŞ a ait.Denemelerinin toplandığı 4 ana bölümden oluşan bir kitap. Bölümleri şunlar; Birgün Ölümden Önce ,İnsanın Acısını İnsan Alır,Gülün Sesi Gül Kokar,Kitaplardan Esen.Yazar Erbaş olunca bir açıklama yapma gereği duyuyorum,her bireyin olduğu gibi Şükrü bey’in de bazı siyasi düşünceleri var bu da eserlerine yansımış,ne de olsa apolitik birey bulmak imkansız.Neyse insanların siyasi görüşüne yorum yapmayacak kadar siyasetten anladığımı düşünüyorum :) bu yüzden eserinde yer alan siyasi yazılarına yorum yapmayacağım onlarda takdir sizin .Eksik bilgi vermeyeyim siyasi boyutunun oldugunuda bilin.Ben daha çok insan ilişkileri ile ilgili kısımlara değineceğim.Hadi başlıyalım; Kitabın ilk bölümünde şöyle bir söz var sanırım  beni içine çeken yer orası oldu.”Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara ne aşk ,ne özgürlük ,ne barış anlatılabilirdi.”bu cümleden sonra direkt kendi iç dünyama döndüm benim de hayatımı düşüncelerini gittiğim bir şehir değiştirdi.ardından onunla bağlantılı başka şehire gittim sonra başka, başka sonra anladım ki ben kendimi seyahat ederken tanıyorum.Kendimi yolculuk sayesinde öğreniyorum.İnsana her gittiği yolculuk bir şeyler katıyor.Gittigin yerdeki birkaç günlük mücadele kendine olan özgüvenini geliştiriyor. Hem illa sebep mi olması lazım canım, ne demiş Ahmet Hamdi ”bir şehri sevmek aşk a sebep aramaktır.”öyle değil mi gerçekten ,insan hiç gitmediği bir ülkeyi sevebilir; hiç gitmediği şehri sevebilir,sırf değer verdiği oralarda zaman geçirdi diye sevebilir.Sırf değer verdiği/sevdiği bir zamanlarını geçirdi diye bir şehri hissederek gezebilir. Bir kafeye girip fincanını o da buraya koymuş mudur diye düşüncelere dalabilir.Küçük bir bakkala girip ekmeğini buradan mı alıyormuş diye raflara  duyguyla bakabilir,Ara sokaklara girip  buralarda hiç maç yaptı mı acaba ?kaç camı kırdı ?hangi köşede oynadı? diye düşünebilir,ve o sokak o an seyahat eden için ; o kadar değerlidir ki belki de kimse o sokağa şimdiye kadar , böylesi bir anlam ithaf etmedi. İnsan duygularıyla var olur.Bunların hepsini hissedebilir insan.Doğal olanda budur. İnsan hissetmese bir eşyadan farkı ne olur? Esere geri dönecek olursak.Bir gün ölümden önce bölümünde ,beni dönecek bütün tekerlekler adlı bir yazısı yer alır. Burada da gitmeyi konu alır.”gitmek ,uzaklara ve yolculuklar,doğanın insan tekine olan cimriligine karşı ,insanın bulduğu bir varoluş mucizesidir.”Her şey bitti derken,yeni bir şehirde başlamaz mı her şey.Burada bir anımdan bahsedeceğim.Gittigim bir yolculukta Hollanda da yaşayan Türk bir amca ile tanıştım.Hayat mücadelesi,deneyimleri çok donanımlı bir beyfendiydi.Eşi de milli yüzücü tanışma hikayelerini anlattı bir müsabaka için yurtdışına giderken uçakta tanışıyorlar ve amca 2 saat seyahat ettiği kadına evlenme teklifi ediyor.Görür görmez o kadar yoğun bir duygu yaşıyor ve kendini öyle güzel ifade ediyor ki evleniyorlar.Farklı ülkelerde yaşam mücadelesi sürdürüyorlar.Farklı sektörlerde çalışıyorlar yeni ü-unvanlar kazanıyorlar.Ama Amca hiçbir zaman kendini bir şehre ait hissetmemiş.Kendine hiç gayrimenkul edinmemiş hep seyahat etmiş.her yeri gezip dost edinmiş deneyim ve anı biriktirmiş.Bende 2 gün geçirdim kendisiyle artık sağlık sorunları olduğu için huzur evi bakıyordu kendisine en son vedalaşırken,artık beğenirsem oradayım dedi gitmeden gezmemizi önerdiği yerleri söyledi.O akşam gelmedi demekki beğendi.Hep mutlu ol tonton amca.Hayatımda ençok tanışmak istediğim insan Sezai Karakoç bilen bilir .Aşkına onun kadar sadık bir adam gelmez bu dünyaya diyordum hep ama bu amcayı Sezai Karakoç a çok benzettim.tabi bizim amca daha şanslıydı. Mutlu güzel anıları olmuş.2 saatte tanıdığı kadını evliliğe ikna etmiş mesela. Birlikte güzel bir hayat geçirmişler.Sonrasında eşini trafik kazasında kaybetmiş ama aşkına saygısından hiç başka bir kadını  düşünmemiş.Seyahatte aramış huzuru yeni yerler görmek yaşama  sevinci vermiş ona.Uzun zamandır yazmayınca ,sanırım eserden çıkıp kendı hayatına çok değindim.Affınıza sığıyorum.🙈Son iki bölüme de  değinip toparlıyorum.Gülün Sesi Gül kokar bölümünde şair şiirle ilgili çeşitli tanımlar yapmış Benim favori tanımın ise şu oldu ,”şiir şairin dünya karşısında aldığı en soylu tavırdır.” Kitaplardan Esen bölümünde çeşitli üstatlara dem vurmuş.Nazım Hikmet,Pablo Neruda,Cahit Külebi,Orhan Veli gibi ... Ben nazım ile kapanışı yapayım. Kimi insan otların, kimi insan balıkları,çeşitini bilir. Ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin.                                                                Hoşça kalın 🤚🏻ne demişti Erbaş insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılıktır. Hiç içinizi dökmekten vazgeçmeyin.🙏🏻

16 Aralık 2017 Cumartesi

Ceza Sömürgesi(Franz Kafka)

Ceza Sömürgesi Franz kafka'nın 1. Dünya savaşı sıralarında kalem aldığı uzun öyküdür. Yazar eserinde adaletsiz yargılama sistemine dem vurur.Aslında siyasette de kullandığımız iktidar zehirlenmesinin kurgulamış halidir. İnsan zekasının ne kadar acımasız bir şekilde kullanılabileceğini gösterir. Bürokratik katılığın sonucu olan infaz aletinin üzerinden anlatılan öykü adaletin ne kadar önemli olduğunu bize birkez daha hatırlatıyor. Şimdi öykünün içeriğine göz atacak olursak ,kahramanlar sorgulamadan yargı veren;infazı yapmaya tek yetkili olan subay.Tüm yetkilere karşı gelen gözlemci (gezgin)ve asker.Ortam suçlu suçsuz bakılmaksızın adaletin hızlı işlemesi amacıyla(!)mahkum kabul edilenlerin cezalandırıldığı bir ada .İnfaz makinesi yatak, yazısı ve tırmıktan oluşuyor. Mahkumun cezası yazıcıdaki iğnelerle vücuduna yazılıyor.İtaatsizlikten yargılanan ve üstlerine saygı göster yazılacak olan bir mahkûm varken işler gözlemcinin yorumuyla değişiyor ve subay infaz makinesine yatırılıyor. Biraz önce kendisi orada olan eski mahkum eline geçen fırsatta hemen acımasızca intikam alabilen bir varlığa dönüşüyor ve subayın infazını ilgiyle izliyor. Kısa bir öykü olduğundan çok fazla ayrıntıya girip sizi sıkmak istemedim umarım işinize yarar🖐

20 Kasım 2017 Pazartesi

Sabah Uykum (Ahmet BATMAN)

Hayatta hiçbirşey i yarım bırakmamalı bir insan,illa bir yerlerde onun huzursuzluğunu yaşar.kendimden biliyorum😊birşeyler yarımsa onu tamamlamadan yenisine odaklanamıyorum,içimde yarım bırakmamın huzursuzluğu yaşıyorum. Bu gece yarım bıraktığım birşeyi tamamlamak için yazıyorum.Aylar önce incelediğim ama sizinle paylaşma fırsatı bulmadığım bir eserden bahsedeceğim. Bu eser Ahmet Batman 'ın 2013 yılında çıkardığı "Sabah Uykum "adlı eseri yeni versiyonları olsa da ben içimden geleni okumaktan yanayım umarım sizinde işinize yarar🤗Bu eser 2013 yılında ilk çıktığında büyük bir heyacanla gidip almıştım. O yaşlarda ergenliginde vermiş olduğu ruh haliyle okurken hüngür hüngür ağlamıştım. Eğer 15-17 yaşlarındaysanız eserden büyük zevk alacaksınız,ama birazda durulmuş ve olgunlaşmış iseniz sizin için akşam kahvesinin yanında dinlendirici bir kitap olarak kalacak. Hiçbir esere veya yazara yıkıcı eleştiriler yapmak istemem ama yıllar geçtikçe zevklerimiz düşüncelerimiz değişiyor.O zamanlarda vay be adam ne sevmiş ne güzel sevmiş diye okurken,bu yıl okuduğumda adamda ne takıntılıymış bu derece sevilmek bir kadın için ne kadar rahatsız edici bir durum diye düşündüm. Kitabın ismine dem vuracak olursak çoğumuz için önemlidir.sabah uykusu sırf 1 saat fazla uyumak için haftasonunu canla başla bekleriz. İnsanın sevdiğine böyle özgün seslenişi elbette güzeldir.Kitapta ilişkilerde yapmamamız gereken davranışlardan da bahsediyor.Insanın sevdiğine herşeyim dememesi gibi veya kıskançlıkların ilişkilere nasıl zarar verdiğinde ve ne derece olması gerektiğinden bahsediyor. Kitapta aralara serpiştirilmiş güzel sözlerde bulunuyor örneğin "En güzel kız elini tuttuğun kızdır."Beni ne kadar seviyorsun diye sorma dünyalar kadar desem değil. Ben seni bir damla su kadar seviyorum muhtaç olduğunda anlarsın." Kitapta en beğendiğim bölüm ise bazen olmayışını sev adlı bölümüydü.Bu bölümden de iki cümle yazmak istiyorum; "olmuyorsa olurunun getirilerini göremezsin. Olmamıştır ve hayırlısı belkide budur."Yazımı kitabın son sözüyle bitirmek istiyorum herşeyin en yalın özeti orda sanırım."En doğru yerlerde en doğru insanlarla yollarımızın kesişmesi ve her zaman en iyisinin değil,en hayırlısının olması dileğiyle...

Stefan ZWEIG(ANGST)

Bugün Stefan ZWEIG in Korku adlı eserinden bahsedeceğim.Aslında eseri 4-5 ay önce inceledim,fakat notlarımı kaybettiğim için buraya aktarama...