22 Kasım 2018 Perşembe

İnsanın acısını insan alır-Şükrü ERBAŞ

Bugün deneme türünde bir eserle karşınızdayım. Uzun zaman sonra tekrar yazmaya çok değerli bir dostumun yeniden yaz tavsiyesi üzerine karar verdim.Madem tekrar yazmaya dostumun  tavsiyesi üzerine başladım o zaman benim için değerli olan bir eserle başlayayım diye düşündüm.Bu eser Şükrü ERBAŞ a ait.Denemelerinin toplandığı 4 ana bölümden oluşan bir kitap. Bölümleri şunlar; Birgün Ölümden Önce ,İnsanın Acısını İnsan Alır,Gülün Sesi Gül Kokar,Kitaplardan Esen.Yazar Erbaş olunca bir açıklama yapma gereği duyuyorum,her bireyin olduğu gibi Şükrü bey’in de bazı siyasi düşünceleri var bu da eserlerine yansımış,ne de olsa apolitik birey bulmak imkansız.Neyse insanların siyasi görüşüne yorum yapmayacak kadar siyasetten anladığımı düşünüyorum :) bu yüzden eserinde yer alan siyasi yazılarına yorum yapmayacağım onlarda takdir sizin .Eksik bilgi vermeyeyim siyasi boyutunun oldugunuda bilin.Ben daha çok insan ilişkileri ile ilgili kısımlara değineceğim.Hadi başlıyalım; Kitabın ilk bölümünde şöyle bir söz var sanırım  beni içine çeken yer orası oldu.”Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara ne aşk ,ne özgürlük ,ne barış anlatılabilirdi.”bu cümleden sonra direkt kendi iç dünyama döndüm benim de hayatımı düşüncelerini gittiğim bir şehir değiştirdi.ardından onunla bağlantılı başka şehire gittim sonra başka, başka sonra anladım ki ben kendimi seyahat ederken tanıyorum.Kendimi yolculuk sayesinde öğreniyorum.İnsana her gittiği yolculuk bir şeyler katıyor.Gittigin yerdeki birkaç günlük mücadele kendine olan özgüvenini geliştiriyor. Hem illa sebep mi olması lazım canım, ne demiş Ahmet Hamdi ”bir şehri sevmek aşk a sebep aramaktır.”öyle değil mi gerçekten ,insan hiç gitmediği bir ülkeyi sevebilir; hiç gitmediği şehri sevebilir,sırf değer verdiği oralarda zaman geçirdi diye sevebilir.Sırf değer verdiği/sevdiği bir zamanlarını geçirdi diye bir şehri hissederek gezebilir. Bir kafeye girip fincanını o da buraya koymuş mudur diye düşüncelere dalabilir.Küçük bir bakkala girip ekmeğini buradan mı alıyormuş diye raflara  duyguyla bakabilir,Ara sokaklara girip  buralarda hiç maç yaptı mı acaba ?kaç camı kırdı ?hangi köşede oynadı? diye düşünebilir,ve o sokak o an seyahat eden için ; o kadar değerlidir ki belki de kimse o sokağa şimdiye kadar , böylesi bir anlam ithaf etmedi. İnsan duygularıyla var olur.Bunların hepsini hissedebilir insan.Doğal olanda budur. İnsan hissetmese bir eşyadan farkı ne olur? Esere geri dönecek olursak.Bir gün ölümden önce bölümünde ,beni dönecek bütün tekerlekler adlı bir yazısı yer alır. Burada da gitmeyi konu alır.”gitmek ,uzaklara ve yolculuklar,doğanın insan tekine olan cimriligine karşı ,insanın bulduğu bir varoluş mucizesidir.”Her şey bitti derken,yeni bir şehirde başlamaz mı her şey.Burada bir anımdan bahsedeceğim.Gittigim bir yolculukta Hollanda da yaşayan Türk bir amca ile tanıştım.Hayat mücadelesi,deneyimleri çok donanımlı bir beyfendiydi.Eşi de milli yüzücü tanışma hikayelerini anlattı bir müsabaka için yurtdışına giderken uçakta tanışıyorlar ve amca 2 saat seyahat ettiği kadına evlenme teklifi ediyor.Görür görmez o kadar yoğun bir duygu yaşıyor ve kendini öyle güzel ifade ediyor ki evleniyorlar.Farklı ülkelerde yaşam mücadelesi sürdürüyorlar.Farklı sektörlerde çalışıyorlar yeni ü-unvanlar kazanıyorlar.Ama Amca hiçbir zaman kendini bir şehre ait hissetmemiş.Kendine hiç gayrimenkul edinmemiş hep seyahat etmiş.her yeri gezip dost edinmiş deneyim ve anı biriktirmiş.Bende 2 gün geçirdim kendisiyle artık sağlık sorunları olduğu için huzur evi bakıyordu kendisine en son vedalaşırken,artık beğenirsem oradayım dedi gitmeden gezmemizi önerdiği yerleri söyledi.O akşam gelmedi demekki beğendi.Hep mutlu ol tonton amca.Hayatımda ençok tanışmak istediğim insan Sezai Karakoç bilen bilir .Aşkına onun kadar sadık bir adam gelmez bu dünyaya diyordum hep ama bu amcayı Sezai Karakoç a çok benzettim.tabi bizim amca daha şanslıydı. Mutlu güzel anıları olmuş.2 saatte tanıdığı kadını evliliğe ikna etmiş mesela. Birlikte güzel bir hayat geçirmişler.Sonrasında eşini trafik kazasında kaybetmiş ama aşkına saygısından hiç başka bir kadını  düşünmemiş.Seyahatte aramış huzuru yeni yerler görmek yaşama  sevinci vermiş ona.Uzun zamandır yazmayınca ,sanırım eserden çıkıp kendı hayatına çok değindim.Affınıza sığıyorum.🙈Son iki bölüme de  değinip toparlıyorum.Gülün Sesi Gül kokar bölümünde şair şiirle ilgili çeşitli tanımlar yapmış Benim favori tanımın ise şu oldu ,”şiir şairin dünya karşısında aldığı en soylu tavırdır.” Kitaplardan Esen bölümünde çeşitli üstatlara dem vurmuş.Nazım Hikmet,Pablo Neruda,Cahit Külebi,Orhan Veli gibi ... Ben nazım ile kapanışı yapayım. Kimi insan otların, kimi insan balıkları,çeşitini bilir. Ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin.                                                                Hoşça kalın 🤚🏻ne demişti Erbaş insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılıktır. Hiç içinizi dökmekten vazgeçmeyin.🙏🏻

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Stefan ZWEIG(ANGST)

Bugün Stefan ZWEIG in Korku adlı eserinden bahsedeceğim.Aslında eseri 4-5 ay önce inceledim,fakat notlarımı kaybettiğim için buraya aktarama...